ويسءلونك عن الروح قل الروح من أمر ربي وما أوتيتم من العلم إلا قليلا
Sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh Efendimden gelir. Size verilen bilgi ise pek azdır.”*
“Ruh“ kelimesi Türkçede Yunan Felsefesinden aktarılan bir anlamda kullanılır. Kuran terminolojisinde “Ruh“ vahiy ve Tanrısal bilgi demektir. Ölüm ve uyku anında vücuttan ayrılan şey ise “Nefs“, yani bilinç ve kişiliktir (39:42).
Vahyi iletmekle görevli olan melek Cebrail’in künyesi “Ruhul Kuds“ (Kutsal Vahiy) dir (16:102).
Tanrı, insan türünü özel bir vahiy ile bilinç ve kişilik sahibi kıldı (15:29; 38:72; 33:9). Sapkın virüsler ve kötü kullanım yoluyla yozlaşan bilinç ve kişiliğimizin programını Ruh adlı programı beynimize yerleştirerek düzeltebiliriz. Vahiy, genetik yapılarındaki orijinal ruhlarını kaybedenleri diriltir (6:122; 8:24).
Ölümle birlikte Tanrı’nın ana kaydına kopyalanan “nefis“ fincanlarla veya benzeri ilkel metotlarla tekrar dünyaya getirilemez. “Ruh çağırma“ safların inandığı ve şarlatanların istismar ettiği bir eğlenceden ibarettir. Herhangi bir insanın beynindeki özgün nöron örgüsü ve hayat boyu hafızada biriktirilen bilgiler, ileri bir teknolojiyle organik olmayan bir materyale, örneğin bir bilgisayara kaydedilebilir mi?
Bir başka deyişle, kişiliği, beynin organik maddesinden “bilgi“ olarak soyutlayıp nakledebilir miyiz, koruyabilir miyiz, çoğaltabilir miyiz? Teknolojinin gelişimine bakılırsa, böyle bir şeyin olması olmamasından daha olağan gözüküyor. “Çürüyen kemikler mi diriltilecekmiş?“ diye dirilme olayını inkâr eden ateistler, biyolojik ölüm olayıyla her şeyin kaybolmadığını ve insanın bir “bilgi“ kümesinden oluştuğunu laboratuarlarında gördükten sonra bu gerçeği binlerce yıldır elçiler yoluyla bildiren Yüce Tanrı karşısında secdeye varacaklarına, kibir ve gururla inkâra devam edeceklerdir büyük olasılıkla…
Kuşkusuz, bu gurur Saat ile son bulacaktır (10:24). Bak 15:29.