هو الذي أنزل عليك الكتب منه ءايت محكمت هن أم الكتب وأخر متشبهت فأما الذين في قلوبهم زيغ فيتبعون ما تشبه منه ابتغاء الفتنة وابتغاء تأويله وما يعلم تأويله إلا الله والرسخون في العلم يقولون ءامنا به كل من عند ربنا وما يذكر إلا أولوا الألبب
O, Kitap’ı, sana indirmiştir. Onun ayetlerinin bir bölümü, açık ve kesindir; onlar, Kitap’ın anasıdır. Diğerleri de açık ve kesin olmayanlardır. Yüreklerinde sapma olanlar, karışıklık çıkarmak ve ona olmadık anlamlar yüklemek için, açık ve kesin olmayanların ardından giderler. Oysa onun anlamını, Allah'tan başkası bilmez. Bilgide derinleşenler ise şöyle derler: “Ona inandık; tümü, Efendimiz’in katındandır!” Zaten sağduyulu olanlardan başkası anlamaz.
Kur'an çevirilerinin çoğunluğunda, açık ve kesin olan ayetler “Muhkem” olarak; açık ve kesin olmayan ayetler ise “Müteşabih” olarak Arapça biçimiyle bırakılmıştır. “Onun anlamını, Allah'tan başkası bilmez. Bilgide derinleşenler ise şöyle derler…” olarak yazdığımız tümce, kimi Kur'an çevirilerinde, “Onun açıklamasını bir Allah bilir, bir de bilgide derinleşmiş olanlar…” biçiminde çevrilmiştir. “Bilgide derinleşmiş olanlar bilir!” anlamında yapılan çeviriler, insanların bilgide derinleşmiş kişileri aramalarına ve kimi kişilerin de “Kur'an’da bildirilen kişi benim!” diyerek insanları aldatarak sömürmelerine yol açmıştır. Oysa belirsizlikler içeren hiçbir ayet Kur'an’da bildirilmediği gibi, 2:118 ve 5:50 ayetlerinde, “Kesin bilgiyle inanmak” buyruk olarak bildirilmiştir. “Açık ve kesin olmayan ayetler” bildirimi, belirsiz olgular olduğunu bildirmez; kimi olguların, insanların algılama yetilerinin ötesinde olduğunu bildirir. 2:255 ayetinde “O'nun bilgisinden, dilediği kadarının dışında, hiçbir şeyi algılayamazlar!”; 10:39,40 ayetlerinde “Bilgisini algılayamadıkları ve önceden kendilerine açıklanmamış bir şeyi yalanladılar. Efendin, bozgunculuk yapanları zaten bilir!” uyarıları yapılmıştır.