وإذ قلتم يموسى لن نصبر على طعام وحد فادع لنا ربك يخرج لنا مما تنبت الأرض من بقلها وقثائها وفومها وعدسها وبصلها قال أتستبدلون الذي هو أدنى بالذي هو خير اهبطوا مصرا فإن لكم ما سألتم وضربت عليهم الذلة والمسكنة وباءو بغضب من الله ذلك بأنهم كانوا يكفرون بءايت الله ويقتلون النبين بغير الحق ذلك بما عصوا وكانوا يعتدون
Oysa siz, “Ey Musa! Tek türden yemeğe katlanamayız. Artık, bizim için, Efendin’e yakarışta bulun; yeryüzünde yetişenlerden, fasulye, kabak, sarımsak, mercimek ve soğan çıkarsın!” dediniz. “İyi olanı, aşağı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Kente inin; istediğiniz şeyler kesinlikle orada vardır!” Bu yüzden, aşağılanma ve düşkünlük damgası vuruldu ve Allah'ın öfkesine uğradılar. Aslında, Allah'ın ayetlerini yalanladıkları ve peygamberleri haksız yere öldürdükleri için böyle olmuştur. Karşı geldikleri ve sınırı aştıkları için böyle olmuştur.
“İyi olanı, aşağı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz?” tümcesi “Özgürlüğü, tutsaklıkla mı değiştirmek istiyorsunuz?” anlamında yorumlanabilir. İsrailoğullarının türlü yiyecekler istemesi, Tevrat, Mısır’dan Çıkış 11:4-6 yazımlarında, şöyle yazılıdır: “Halkın arasındaki yabancılar, başka yiyeceklere özlem duymaya başladılar. İsrailoğulları da ağlayarak, şöyle dediler: ‘Keşke yiyecek biraz et olsaydı? Mısır’da, parasız yediğimiz balıkları, salatalıkları, karpuzları, pırasaları, soğanları, sarımsakları anımsıyoruz. Fakat şimdi canımız kurudu; bu mandan başka hiçbir şey gördüğümüz yok!’”