أو كالذي مر على قرية وهي خاوية على عروشها قال أنى يحي هذه الله بعد موتها فأماته الله مائة عام ثم بعثه قال كم لبثت قال لبثت يوما أو بعض يوم قال بل لبثت مائة عام فانظر إلى طعامك وشرابك لم يتسنه وانظر إلى حمارك ولنجعلك ءاية للناس وانظر إلى العظام كيف ننشزها ثم نكسوها لحما فلما تبين له قال أعلم أن الله على كل شيء قدير
Veya altüst olmuş ıssız bir kente uğrayan kimseyi? “Allah, ölümünden sonra, buna nasıl yeniden yaşam verecek?” demişti. Bunun üzerine, Allah, onu yüz yıl ölü bıraktıktan sonra, yeniden yaşam verdi. Dedi ki: “Ne kadar kaldın?” “Bir gün veya bir günden az kaldım!” dedi. “Hayır, yüz yıl kaldın; yiyeceğine ve içeceğine bak, bozulmamış. Ayrıca, eşeğine bak; insanlara bir gösterge olman için böyle olmuştur. Bir de kemiklerine bak; onları nasıl birleştirip, sonra et giydiriyoruz!” Artık, ona açıkça belli olunca, şöyle dedi: “Biliyorum ki, Allah, her şeye Gücü Yeten’dir!”
Ölülere yeniden yaşam verilmesinin örneklerle insana gösterilmesi, Tevrat, Hezekiel 37:1-13 yazımlarında, özetle, şöyle yazılıdır: “Rabbin eli üzerimdeydi. Beni dışarı çıkardı; kurumuş kemiklerin her yere yayılmış olduğu bir ovanın ortasına koydu. ‘İnsanoğlu! Bu kemikler canlanabilir mi?’ diye sordu. ‘Sen bilirsin, ey Egemen Rab!’ diye yanıtladım. ‘Bu kemikler üzerine peygamberlik et!’ dedi. ‘Onlara, de ki: ‘Kuru kemikler; Rabbin sözünü dinleyin: Size kaslar vereceğim, üzerinizde et oluşturacağım; sizi deriyle kaplayacağım; içinize ruh koyacağım ve canlanacaksınız. O zaman, Benim Rab olduğumu anlayacaksınız.’ Bir takırtı duyuldu; kemikler birleşiyordu. Kaslar, etler oluşuyor, üstlerini deri kaplıyordu; ama onlarda ruh yoktu. Sonra, bana, şöyle dedi: ‘İnsanoğlu! Rüzgâra peygamberlik et ve şunu söyle: ‘Egemen Rab, diyor ki: Ey rüzgâr! Gel, dört yandan es! Bu öldürülmüş olanların üzerine üfle ki, canlansınlar.’”