ما أصاب من مصيبة في الأرض ولا في أنفسكم إلا في كتب من قبل أن نبرأها إن ذلك على الله يسير
Yeryüzünde ve aranızda oluşan hiçbir şey yoktur ki biz onu yaratmadan önce bir kitapta kayıtlı olmasın. Bu, kuşkusuz ALLAH için çok kolaydır.*
Felsefi olarak özgür iradenin varlığını kabul etmek çok güç. Her şey belli deterministik yasalarla işliyor gibi. Yüzlerce bilardo topunun birbirine çarpması sonucu oluşan hareketlerin yönünü kestirmek mümkün görülmeyebilir, ancak her bir topun hareketi kendisiyle çarpışan bir önceki topun momentumu ve açısına bağlıdır. Topların tüm hareketi ilk topun hareketine ve onun da hareketi kendisine vuran ıstakanın açısına ve gücüne bağlıdır. Kuantum teorisinin atomdan küçük parçalar düzeyinde gözlemlenen belirsizlik konusundaki spekülasyonları bir yana bırakırsak, genetik yapısını ve doğduğu çevreyi seçmeyen bir insanın (zaten böyle bir şey mümkün değil; var olmadan önce seçim söz konusu değil) özgür bir iradeye sahip olduğunu felsefi olarak savunmak çok zorlu bir iş.
Bu konuda pek kafa yormamış sözde ateistlerin “insanın özgür iradesi“ olduğundan kuşku duymamaları ve müslümanları kaderci olmakla suçlamaları gariptir. İnsanın seçme özgürlüğüne sahip olduğuna inanmak ancak Allah’a ve O’nun Mesajına inanmakla mümkün. Yarattığı bir yaratığa, Yaratandan bağımsız olarak seçimde bulunabilme gücü verebilen bir Yaratıcı olmadan özgür iradenin olması mümkün değildir. Müslümanlar olsa olsa, insanların seçme özgürlüğüne inanmakla suçlanabilir.