سيقول السفهاء من الناس ما وليهم عن قبلتهم التي كانوا عليها قل لله المشرق والمغرب يهدي من يشاء إلى صرط مستقيم
Halktan bazı beyinsizler: “Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?“ diyecekler. De ki: “Doğu da batı da ALLAH’ındır. O dilediğini/dileyeni doğru yola iletir.”*
Kâbe’nin tüm yöredeki kabilelerin kıblesi oluşu, genelde Araplar için, özelde Kureyş kabilesi için dinin ötesinde ekonomik ve politik bir öneme sahipti. Müşriklerin, ataları olan İbrahim’in anısını devam ettirdiklerini bildirir Kuran ayetleri. Kıble ile ilgili ayetler inmeden önce Müslümanlar Mekkeli müşrikler gibi Kâbe’ye yöneliyorlardı. Ne var ki, kendilerine uygulanan işkence ve zulüm sonucu müslümanlar Medine’ye hicret edip yeni bir site-devleti kurdular.
Merkezi Mekke’de olan mollagarşik müşrik koalisyonun yüklediği savaşların ve Medineli Hıristiyanlarla olan yakın ilişkinin oluşturduğu ekonomik ve psikolojik faktörlerin etkisiyle Müslümanlar bir başka yere (Kudüs’e) yönelmeye karar verdiler.
Ne var ki, Allah Müslümanların Mescid-i Haram’a (Sınırlanmış Mescid’e) dönmelerini istedi. Bunu 2:142-145 ayetlerinden anlıyoruz.
Bu ayetler, Müslümanların “eski kıbleleri olan“ Sınırlı Mescid’e dönmelerini emrederek peygamberimiz dönemindeki müslümanlar için zorlu bir sınav oluşturmuştur. Medine’deki Hıristiyan toplumla olan ilişkilerin oluşturduğu sosyal ve ekonomik çıkarları tercih edenler ve olayların oluşturduğu politik duyguların etkisinden kurtulamayanlar bu kıble değişimini kabul edemeyerek dinden dönmüşlerdir (2:142-144).
Kısacası, kıblenin değişimini emreden ayetler, daha önce inen bir ayetin hükmünü nesh etmemiştir. Muhammed peygamber liderliğinde Kâbe’den başka bir kıbleye yönelen müminlerin tekrar Kâbe’ye dönmesini ilk kez emreden ayetler olsa olsa bu toplumsal kararı nesh etmiştir / kaldırmıştır.